11 Mayıs 2012 Cuma

UZAY ARAŞTIRMALARI




İnsanoğlunun daha ilk çağlardan beri süregelen merakı, düşünen ve araştırmacı yapısı hemen her konuda olduğu gibi uzayıda araştırma ve inceleme yapmasına neden olmaktadır. Günümüzde NASA (
National Aeronautics and Space Administration, Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi olarak tercüme edilebilir), ESA (the European Space Agency, Avrupa Uzay Ajansı) gibi kuruluşların yanı sıra Rusya, Japonya, Kanada, Çin gibi ülkelerde uzay araştırmalarına öncülük yapmaktadır.


Uzay araştırmalarının başlıca nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
  1. Güneş sistemimizin araştırılıp incelenmesi, gezegenlerin yapısı
  2. Dünya dışında yaşam olasılığının araştırılması
  3. Galaksiler, yıldızlar, karadelikler ve diğer uzay yapıtaşlarının incelenmesi
Uzayın araştırılmasında daha onlarca neden sayılabilir. Ayrıca uzay araştırmaları; tıp, fizik, kimya, biyoloji, endüstri gibi diğer alanlara da çok önemli katkılar yapmaktadır.
UZAY ARAŞTIRMALARI TARİHİ
İnsanoğlunun uzay serüveni, Sovyetler Birliği’nin, 4 Ekim 1957′de Dünya’nın ilk yapay uydusu Sputnik-1′i uzaya göndermesiyle başladı. Sputnik-1, Dünya’dan 224 km yukarıda bazı bilimsel deneyler yapmak için fırlatılmıştı.
Sputnik-1′in ardından, uzaya ilk insanlı uçuşu yine Sovyetler gerçekleştirdi. 1961 yılında Yuri Gagarin, Vostok-1 adlı kapsül ile, Dünya’nın etrafını 1 kez dolandı. Sovyetler’in bu önemli başarıları karşısında ABD, o zamanlar daha yeni filizlenen uzay yarışında öncülük şansını yitirmişti. Ancak, 20 Haziran 1969′da Apollo-11 uçuşu ile ABD, Ay’a ilk kez insan indirmeyi başararak tarihe geçecek ve uzay araştırmaları alanında önemli adımların neredeyse tek odağı haline gelecekti.nsanoğlunun yaşadığı Dünya’ya “tepeden” bakmaya başladığı o tarihlerden bu yana, uzay araştırmaları ve uzaydan araştırmalar çok hızlı bir gelişim gösterdi; uzay teknolojilerinde ardı ardına devrimler yaşandı. Bir zamanlar yalnızca bilimsel merakın bir ürünü gibi görünen bu çalışmalar, bugün günlük yaşamın vazgeçilmez öğeleri haline geldi. Belki daha da önemlisi, felsefi görüşümüzü kökünden etkiledi. Artık evreni, her türlü etnik ve dinsel şovenizmden uzak, bir “dünya vatandaşı” duyarlılığıyla algılamaya başladık. Carl Sagan’ın deyişiyle “Merkezi ve kuruluş amacı biz olmayıp, enginlikte ve sonsuzlukta kaybolmuş minnacık; yüzlerce milyar galaksi ve milyarlarca trilyon yıldızla bezenmiş bir kozmik okyanusta dönüp dolaşan bir Dünya” üzerinde yaşadığımızı farkettik. İnsanoğlunun gözünü gökyüzüne çevirmesiyle başlayan bu süreç, uzayın kendisi gibi sonu olmayan bir serüvene benziyor. Uzay araştırmalarında kullanılan ve gün geçtikçe daha da güçlenen teknik donanım ve artan bilgi birikimi de bu serüvende insanoğlunun en büyük yardımcısı. Gelecek yüzyılın araştırmacıları hiç kuşku yok ki, uzay araştırmaları üzerine yoğunlaşacaklar. Bu araştırmaların temelini oluşturan, disiplinlerarası yatay çalışmalar, projeler, çalışma ve düşünce sistemleri de bu doğrultuda gelişecek.
Kısa adı ESA (European Space Agency) olan Avrupa Uzay Ajansı, 14′ü kıta Avrupa ülkesi (Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya ve Norveç) biri de kısmi işbirliği (Kanada) olmak üzere 15 ülkenin hükümetler düzeyinde üyesi olduğu bir Avrupa kuruluşu. ESA, Avrupa’da bulunan iki eski Avrupa Uzay Organizasyonu, ESRO (European Space Research Organization) ile ELDO’nun (European Organization for the Development and Construction of Space Vehicle Launchers) birleşmesiyle 1975 yılında kurulmuş bir organizasyon. Çekirdeğini oluşturan bu iki kuruluşun yükümlülüklerini ve haklarını elinde tutan ESA, temel olarak, uzay bilimleri (gezegenler, uzay boşluğu, Güneş, ısı, enerji, göktaşları, yıldız sistemleri, uzay fiziği, astronomi vb.), yeryüzü gözlemleri (enerji, su, maden ve mineral kaynaklarının araştırılması), telekomünikasyon (uydu haberleşmesi, GPS), uzay taşıyıcıları (uydu fırlatma sistemleri, araştırma uyduları), mikroçekim ve uluslararası uzay istasyonu gibi alanlarda çalışmalarını sürdürüyor.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder